Affetmek: Her şey İçimizin Dışarı Yansıması
(Follow the white rabbit) Affetmek: Her şey İçimizin Dışarı Yansıması
O zaman böyleyse neden ormanlar yanıyor, neden çocuklar istismar ediliyor, insanlar, hayvanlar katlediliyor değil mi? Benim içimin hangi parçası bunu istemiş veya yaratmış olabilir ki diye soruyorsunuz? Bunu hak edecek ne yaptık sorusu ve konusu da ayrı bir başlık ona girmeyeceğim.

Realitemizi biz yaratıyoruz ve dışarıda hiçbir şey var, her şey içimizin dışarıya yansıması. Okumamış olanlar için Joe Vitale-Zero Limit kitabını tavsiye ederim. Dr. Hew Len’in muhteşem tekniği ve kadim Hawaii öğretisi olan Ho’oponopono’yu anlatır.
Ho’oponopono öğretisine göre, Yaşamınız da olan her şey için toplam sorumluluk almanız gerekiyor. Yaşamınızda karşınıza çıkan her şey (afetler, yangınlar, kavgalar vs.) sizin realitenizde olduğu için sizin sorumluluğunuzdur. Kelimenin tam anlamıyla, bütün dünya sizin yarattığınızdır. Nasıl yani diyorsunuz? Ben nasıl sorumlu olabilirim savaştan, yangından, bacağı kesilen köpekten, taciz edilen çocuktan. Tough pill to swallow deyimini çok severim cuk diye oturuyor buraya, bu hazmedilmesi bayağı zor bir bilgi kabul ediyorum. Yaptığım veya söylediğim şeylerden sorumlu olmak bir şey. Hayatımdaki herkesin söylediklerinden veya yaptıklarından sorumlu olmak başka bir şey diyorsunuz. Oysa gerçek şudur: Gördüğünüz her şey, duyduğunuz, tattığınız, dokunduğunuz veya tecrübe ettiğiniz deneyimleriniz sizin sorumluluğunuzdur artık çünkü yaşamınızda yer almaktadır. Bu, terörist faaliyetlerinin, yangınların, afetlerin, politikacıların, ekonominin – yaşadığınız ve sevmediğiniz her şeyin – sizin tarafınızdan şifalandırılıp, arındırılıp, dönüştürülmek için hazır olduğu anlamına gelir.
İçinizin yansıması olmasalar bütün bunlar da var olmazdı. Yine bir, eee nasıl yani? duyuyorum sanki.
Sorun bütün bu olanlar değil, sorun sensin. Ve bütün bu olanları değiştirmek için, önce sen kendini değiştirmek ve dönüştürmek zorundasın. Bunu kavrayabilmek, kabul etmek ve bu gerçekliği yaşamak zor, biliyorum. Başkalarını ve çevremizi suçlamak sorumluluktan almaktan çok daha kolay.
Ho’oponopono öğretisindeki şifa kendimizi sevmek ile başlıyor. Bu, hadi sevdim oldu, aynada canım Pia tatlı Pia dedim (yanaklarımı sıkar, tatlı çocuk diye severim kendimi o ayrı, tavsiye de ederim) bitti değil. İçselleştirmek o sevgiyi. Kendimizi her halimizle, insan suretimizle, kilomuzla, içine çekip durduğumuz göbeğimiz, çatlağımız, hatta huylarımızla sevmek. En çok kendimizi yargılarız şu hayatta, en ağır eleştirileri yaparız.
Önce kendimizi gerçekten sevip, sarıl sarmalayıp, AFFEDECEĞİZ. Şifalanma süreci böyle başlayacak, içeriden dışarıya yansıyacak. Dünyadaki yaşamı iyileştirmek istiyorsanız, önce hayatınızı, kendinizi iyileştirmeniz gerekir. Herhangi birini, çevremizi şifalandırmak istiyorsak önce kendimizden başlayacak ve soracağız:
İçimizin her bir parçası arındı mı? İçimizin hangi parçası bu karanlık dünyayı yansıtıyor? Hadi gelin hep birlikte soralım bakalım kendimize. İnsanız…Melek sıfatına ermiş daha tanımadım. (Konuştuğum ve beni koruyan meleklerim hariç) Hiç mi kalp kırmadık, kazık atmadık, kötü söz söylemedik, dedikodu yapmadık, arkadaşımızı kıskanmadık, çöp atmadık, dal kırmadık, aldatmadık…Hmm sizi bilmem ancak ben birkaçını yaptım. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak.
Oturup ağaç kesmediniz ve yakmadınız belki ancak yansıma da böyle işlemiyor ki. Siz negatife hizmet eden davranışlara devam ettikçe negatif beslenecek ve son hız (ruhlarımızın yükselişinden paniğe kapıldılar çünkü) kıyıma, sizleri korku, endişe frekanslarında tutmaya devam edeceklerdir. Hah tam da istedikleri kıvama geldi bazılarınız. Ne kadar çok havlu attım, bıktım, kaçacağım (buyrun uzay gemileri burada, gelsinler alsınlar, bitsin bu çileniz) biz güçsüzüz, ne yapabiliriz ki diye ağlayan var. Ağlayan emojiler uçuşuyor her yerde. Kendinize gelin, silkelenin biraz. Yahu durun daha yolun başındayız. Kolay mı yüzyıllar süren hakimiyeti kırmak. Köleleri ayaklandı, ruhları yükselişe geçti, köleler artık yutmuyorlar mavi hapı. Mavi hapı yutanlara da iyi uykular, hadi uyan da balığa çıkalım diyorum.
Siz kırmızı hapı alanlar Wonderland’e hoşgeldiniz.
Hadi iniyoruz tavşan deliğinden aşağıya. O nedenle diyorum, el ele tutuşalım, BÜTÜNLÜK bilincinden çıkmayalım ki labirentte kaybolmayalım.
Yazılarımda da ısrarla bahsettiğim gibi frekansınızla uyumludur hayatınıza çektiğiniz her şey. Arada hüzün iyidir, hep yukarı boyutlarda uçacak değilsiniz, dünyaya inişiniz için gereklidir. Ancak şikayet etmeyin her şeyden yahu. Şikayet ettikçe hooop katlanarak geliyor. Baktınız daha ters gidiyor her şey. Ben ne güzel evrene şikayet etmiştim oysa, neden ben neden diye bağırırken hadi bakalım düştü mü frekansınız. Oh mis gibi uyumlandınız düşük frekansla. UYANIK olun, Farkında olun, yakalayın kendinizi, gel bakayım sen ne yapıyorsun böyle, bir dönüştürelim şu enerjiyi deyin. Emek verin kendinize, öğrendiklerinizi uygulayın, zaman ayırın, özenin. Bir gün okudum ay bir şey olmadı, 2 gün yaptım şu enerji çalışmasını yok bir şey…Bu yaşam şekliniz olmalı, hayata bakışınız. Spor salonuna yazıldım, 1 hafta gittim sonra bıraktım gibi değil bu işler. Gönül verin, okuyun, araştırın. Ve unutmayın…
Seni Seviyorum, Özür Dilerim, Lütfen Beni Affet, Teşekkür ederim..Ho’oponopono An’dan An’a Ho’oponopono..Arın, Arın, Arın..
Mitakuye Oyasin – We are all ONE Pia π
Fb: Pia Pınar Hesabından Alınmıştır…
Dünyalite
Geri bildirim: Ho'oponopono Tekniğindeki 4 Kelime ile Hayata Tutunmak