Ruhani Bypass: Pozitif Olma İllüzyonu
Ben buna aynı zamanda Her zaman pozitif olmak zorunda olma illüzyonu diyorum. Ya da sahte pozitiflik. Sürekli olarak olumluya odaklanmaya zorlanmak, olmadığında da kendini hatalı hissetmek, demek ki sorun bende diyerek o anda yaşadığımız gerçek insan deneyimine odaklanmayıp, gerçek duygularımızla yüzleşmemek.

Her şeye, her duyguya izinliyiz. Öfkelenmek, kıskanmak, kızmak, üzgün olmak da insanlığa ait, bize ait.
Buraya neden geldik?
Öncelikle insanlığı deneyimlemeye. Yaratıcı kaynak her birimize kendisinden bir parça koydu, peki neden? Bizimle belki insanlığı, belki ağaç olmayı, belki bir balık olmayı deneyimliyor. Her gönderdiği insanla birlikte her duyguyu deneyimleyecek.
Konunun özü, insanlığın çirkin parçaları büyümenin gerçekleşmeye başladığı yerlerdir. Budist bir yazar olan Pema Chödrön’ün dediği gibi; hayal kırıklığı, utanç, kızgınlık, kıskançlık ve korku gibi hisler… bize gerçekte nerede durduğumuzu gösteren çok açık anlardır. Darda kaldığımız yeri şaşırtıcı bir gerçeklikle haber veren haberciler gibiler.
Birey olmanın yolu;
Benliğin tüm yönleriyle tam olarak bütünleşmesinden geçer: iyisiyle, kötüsüyle ve çirkiniyle. Bazen bu duyguları olduğu gibi kabul etmek en iyisi – yaşadığımız deneyimi değiştirmeye ya da ayırmaya çalışmadan keder, küstahlık ya da kıskançlıkla oturmak. Evet. Öylesine oturmak. Bırakın çıksın içinizde ne varsa, dökülsün ortaya, sisteminize süzülen duygulara tanık olun, vücudumuzun içinde sıkışıp kaldığımız yerlerin hava almasına izin verin.
Yaşadığımız zorluklar, değişimler, rahatsızlık, çatışma, keder, depresyon ve endişe, büyüme ve değişime giden yollardır. İnsan olmak acı çekmekle yüzleşmek demektir. Karanlıksız ışık yok, üzüntü olmadan sevinç yok. Tüm duyguları deneyimlemezsek, karşılaştırma için bir temelimiz olmaz.
Acı verici veya rahatsız edici deneyimler bize yansıtılan aynalardır aslında. İçimizin arınmayı bekleyen parçalarının arındırılmak için ortaya çıkartılmasıdır. İçimizde uyuyan kızgınlığı ortaya çıkartmaktır bazen amacı. Bakalım bu sefer öğrendin mi dersini diye. Bir daha karşına buna benzer bir olay çıkartırsam yine bu tepkiyi mi vereceksin, yine kurban bilinciyle mi hareket edeceksin ya da yine neden ben diye şikayet edip, derinde yatanı görmezden mi geleceksin.
Sahte pozitiflik ile kendimiz ifade ederek belirli duygulardan kaçarsak, varlığımızın yarısını keseriz. Yaşadığımız duyguları kendi haline bırakıp onurlandırdığımızda, tamamen yaşam ve kendimizin tümüyle, iyisiyle, kötüsüyle bütünleştirme fırsatına sahibiz. Aksi takdirde, bu duygular, onlardan ve kim olduğumuz gerçeğinden kaçmayı bırakıncaya kadar bize rahatsızlık verecektir.

Bir daha ki sefere öfke, korku ya da üzüntü hissi duyduğunuzda, durun, durmanız ve sessiz kalmanız için size meydan okuyorum hatta. Ben bunu yapıyorum bir zamandır.
Vücudunuzdaki hissi görün, hissedin ve o alana doğru derin bir nefes alın. Hatta, duygunun üzerinde durduğu noktaya – göğüs, mide, boğaz – elinizi koyun. Bu duyguları tanıdığınızda, gerçekten insanlığınızı onurlandırırsınız. Birdenbire bu duyguyla kaplandığınızı hissedersiniz. Derin nefes alın ve bekleyin, bütün hücrelerinizle hissedin. Okyanusa çekilmeden önce kıyıya çarpan bir dalga gibi bir süre sonra kaybolacaktır.
Yol uzun ve öğrenerek ilerliyoruz. Kimi zaman el yordamıyla yolumuzu bulurken kimi zaman GPS verilmiş gibi tak diye buluyoruz. İleriye gittiğimi zannederken gerilediğimi hissediyorum bazen. O zaman evren benim bir soluklanmamı ve bakmamı istiyor çünkü. Sana gösterdiğim resmin arkasındaki resmi görebiliyor musun diye soruyor bana. İyi bak, gerçekten gördüğün mü, gördüğünü zannettiğin mi? Gerçekten olduğun mu, olduğunu zannettiğin mi?
Kendin ol demek kolay, fakat gerçekte kim olduğunu bilmek başka bir şey. Kendini tanımıyorsan nasıl kendin olabilirsin? Bu nedenle, bireyselleşme süreci öz-bilgiden sonra bir arayış haline gelir. Benliği açığa çıkarmak ve anlamak, geleneksel tutumların ve pozitifliğin maskesinin reddedilmesini gerektiren ömür boyu öğrenmeyle geçen bir yolculuk..
Geri dönüşler çok hızlandı artık. Düşüncelerimizin, eylemlerimizin yansımasını anında görüyoruz. Yargıladığım oluyorum anında, kızdığım, eleştirdiğim, asla yapmam dediğim.
Büyük sözlerimin arkasında durabiliyor muyum, ne kadarını kalp alanıma indirebildim, ne kadarının frekansından yayın yapıyorum’u sorgulatıyor bana, ayna tutuyor. Ayna tuttuğunda hissetiklerim hep güller, gök kuşağı değildi. İçimde yatandan korktum kimi zaman, kızdığım için kendime kızdım, hüzün ve durgunluğumda bir neden aradım, ya da nedensiz ağlamalarıma.
Oysa ben hepsine izinliydim. Neye direniyordum? Ne zaman izin verdim, dibine kadar hüznü yaşamaya, kızmaya, kırgın olmaya, kırılabilir olmaya…hepsine izin verdikçe arınmaya başladım. Arındım demiyorum çünkü bu bir süreç ve benim zamanında gerçekleşecek. Onun, bunun bana uygun gördüğü zaman ve boyutta değil. Hem belki alternatif evrende Pia şu an aştı bunları, yıldızlar üzerinde sörf yapıyor kim bilir?
Mitakuye Oyasin – We are all ONE
Pia π
Dünyalite