Önizlemeli Hayatlar: Anda Kalmak Ne Kadar Zor?
İnsanoğlunun zamanla sınavı, ezelden ebede devam eden en büyük mücadelesidir.
Algı boyutunda, zaman her insan için farklı hızda akar ama saatin akrep ve yelkovanına bakarsak, belirli bir zaman diliminde, herkes için geçen süre, algı boyutundan bağımsız olarak eşittir.

Hayat bir çok farklı üst boyuttan değerlendirildiğinde, her bakımdan eskisinden çok daha hızlı akıyor. Günümüzde zaman, sürekli bireyden önde giden ve kovalanmak zorunda olan bir objeye dönüşmüş durumda. Bireylerin teknolojik gelişmelerle son 10 yıldır daha da hızlanan ve sabır bakımından fakirleşen önizlemeli hayatlarında, zaman adeta başka bir boyutta akıyor.
Ön izleme, yavaş yavaş, asıl izlenecek materyalin önüne geçerek onun yerini alıyor. Çoğu birey yaz gelmeden yazı, kış gelmeden kışı yaşayıp bitiriyor. Mart ayında tüketim sezonunun yeni dönemi açmasıyla başlayan yaz koşturması Haziran ortasında indirim dalgalarıyla şenlenip Temmuza gelmeden tedavülden kalkmış oluyor. Aylardan Ekim oldu mu rota otomatikman kış sezonuna bağlanıyor, yılbaşı heyecanını atlatır atlatmaz ocakta tekrar yaz planları üzerine kafa yormanın zamanı da gelmiş oluyor.
Bu ön izlemeli hayat sistemi, bireyleri ağır bir sınava tabi tutuyor. Koşturmada geri kalanlara çıkarılan fatura oldukça ağır. Günü yakalayamamak, hayatı ıskalamak, yenilikleri kaçırmak ve sıradanlaşmak gibi ağır ithamların muhatabı olan bu bireyler, hayatlarını bir de bu taraflarından sorgulamaya başlayınca ipler de yavaş yavaş kopuyor.
Dünyada her bozulan sistem yeni bir ticaret fırsatını da beraberinde getiriyor. Malumumuz ticaret sadece maddi değil manevi olarak da yapılabiliyor. Günümüzün manevi ticaret piyasasında ana unsur ise sorgulanmadan, tüm bireylere hazır reçete şeklinde servis edilen fenomen kavramlar.

Hızlanan ön izlemeli hayatlarla beraber, bozulan sistemin beraberinde getirdiği fenomen kavram da “an”da kalmak. “An”da kalmak için oluşturulması gereken düşünce kalıpları günümüzde sosyal medya ve arkadaş toplantılarının popüler tartışma konularından. Konu oldukça basit yansıtılıyor: Geçmişi unut, geleceği düşünme, “an”da kal. Hayat an’lardan ibarettir. “An”ları birbirine ekle, gerisi tamamdır.
Tüm bunlara bakınca An da kalmak kolay bir marifetmiş gibi yansıtılıyor: kuralları uygula ve ilerle.
Oysa “an”da kalmak birey için sığınılacak eski güzel anılardan ve kement atıp yakalanacak ufuktaki gelecek hayallerinden tamamen vazgeçebilme gücünü bulabilmektir. Sadece şu an’a değil, tüm anlara: yani geçmiş ve gelecek dahil hayatın bütününe her yönüyle teslim olmak ve onu olduğu gibi kabullenebilmektir aslında. Teslimiyet ise hayat amacını bulamamış bir ruh için çok zor ve büyük sancılarla elde edilebilecek bir mertebe.
Anlayacağımız an da kalmak aslında bir ateşten gömlek. Trend olduğu için herkes giymeye kalksa da, onu hakkıyla üzerinde tutmayı başaracak birey sayısı oldukça az olacaktır.
Out of Africa filminde filmin baş kahramanlarından Denys Masailerden bahseder. Onların kendilerine özgü kültürleri içinde “an”da kalma konusunda çok başarılı bir toplum olduklarını anlatır. Bahsettiğine göre, bu ilginç insanlar hapse düştüklerinde veya karanlık günler geçirdiklerinde çok çabuk ölürler çünkü sürekli “an”da kaldıklarından gelecek algıları çok zayıftır ve zaman içinde bulundukları durumdan kurtulabileceklerini düşünemezler.
Farklı açılardan bakıldığında ve sorgulandığında dayatılan klişe kavramlar gözümüze işte böyle farklı şekillerde de görünebiliyor.
1 dakikayı yetersiz, 10 dakikayı anlamsız, mevsimleri ön izlemelerle takip etmekten muzdarip, tatminsiz, hızlı akan, hızlı seven, hızlı bıkan ruhlarımız zamanla olan sınavlarını verip gerçek anlamda “an”da kalmayı başarabilecekler mi ve başarırlarsa ödülleri ne olacak hep birlikte göreceğiz.
Ece Öngeldi
Dünyalite