Aşk: Bilimsel ve Spiritüel Olarak Yaratılış Kaynağı

Elimizde düzgün kesilmiş siyah bir küp olduğunu düşünelim. Bu küpe en tepesinden bir ışık tutsaydık alttaki beyaz kağıtta küp bir kare şeklinde görünürdü.

Biz evreni 2 boyutlu olarak görseydik, 3 boyutlu bir düzlemden gölgesi düşürülen küpü bulunduğunuz yerde bir kare olarak görürdünüz. Onu o şekilde kabul edecektik. Kağıdın üstünde 2 boyutlu yaşayan bir cisim..

3 boyutlu düzleme geri dönelim. Küpe üstteki ışık kaynağı ile aynı zamanda başka bir ışık kaynağından ışık tutulsaydı bu durumda alttaki kağıda küpün 2 tane gölgesi düşecekti. Bir tanesinin biçimi kare değil daha farklı olacaktı. 2 boyutlu düzlemdeki algı olarak hem kare hemde uzakta değişik bir şekil görecektik. Bunların arasındaki ilişkiyi asla bilemeyecektik. İkisini de farklı farklı cisimler olarak değerlendirecektik. Elimizdeki küpe başka yerlerden ışık tutulduğunda farklı açılardan farklı şekiller 2 boyutlu düzleme düşecek ve bunları farklı kavramlar olarak algılayacaktık.

Bulunduğumuz evren sayısını bilemeyeceğimiz kadar çok atom ve atom altı parçacıklardan oluşur. Bu parçacıkların hepsi evrenimizde ögelerden ibarettir. Biz evrene baktığımızda çok farklı şekiller, cisimler olarak görürüz.

Platonun mağara benzetmesi: Mağarada yaşayan bir kısım insan dış dünya ile alakasız olarak karanlıktadır. Mağara ağzından içeri giren ışık gölgeler oluşturmaktadır. 2 boyutlu gölgeler. İnsanlar gördükleri bu gölgeyi hayat, evren,  sanıp aldanmaktadır fakat 3 boyutlu bir maddenin gölgesidir.

İlk örnekte anlatılanı kendi evrenimize uygulayalım. Bizim evrenimizdeki cisimler 4 boyutlu düzlemde farklı farklı cisimlere farklı açılardan ışık vurdurularak elde edilmiş gölgeler olabilir mi? Yani evrenimizdeki cisimlerin sayısı düşündüğümüz kadar fazla değiller. Hepsi farklı cisimlerin farklı gölgeleridir. Hatta atom altı kuantum fiziği de bize bunu söyler. Cisimler farklı frekansların titreşimleri ile oluşan şeylerdir denir.

4 boyutlu düzlemi ise 5 boyutlu düzlemdeki cisimlerin gölgeleri olarak göreceğiz. Elimizde bu şekilde artarak devam eden bir gölgeler silsilesi olur. Bulunduğumuz evrendeki her şey başka bir evrendeki daha az bir cisimden oluşan düzlemin gölgeleridir.

Bu durumda tek bir cismin bulunduğu düzlem hangisi olurdu? Sonsuzuncu boyut…Ona vurulan ışık alt boyutlardaki tüm cisimlerin nedeni olurdu. Sonsuzuncu boyutta tek bir cisim ve ona vurulan sonsuz ışık kaynağı var. Bu cisim tam olarak ne olurdu? Evrenimizdeki her şeyin gölgesi olan cisim ne olurdu? Bunun herhangi bilimsel bir ismi bulunmuyor. Ancak tasavvufta bunun adı AŞK‘tır. Bulunduğumuz evrendeki bütün her şey ise AŞK‘ın gölgeleridir. Her şeyde bu yüzden AŞK bulunur.

Tüm bunlardan bahsederken birde ışıktan bahsettik. Peki bu ışık nedir? KAYNAK..

KAYNAK‘tan gelen ışık AŞK‘ı gölgeleyerek bu evreni yani bilinebilir düzlemi oluşturur.

Tabi bu bilimsel değil oldukça spiritüel bir yaklaşımdır. Daha ilginci ise tasavvuftaki son basamak terki terk etmektir. Terk etmeyi dahi bırakmaktır. AŞK bir terk ediştir. Tasavvuf der ki, en üst boyuta çıktığında orada bulduğun AŞK cisminin de ötesinde gitmen yeri bulacaksın.

Yani asıl KAYNAĞI..Son basamak O’dur..

Not 1: Kur’an’da şöyle bir ifade geçer; “Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmüyor musun? İsteseydi onu sabit kılardı. Sonra biz güneşi gölgeye delil kıldık.” …Yeryüzüne düşen her gölgenin, yaşanan her olayın bir delili, bir dayanak noktası, bir sebebi var. “Güneş vardı, onla rastgele gölgeler oluşturduk” demiyor. “Gölgeyi yarattık, güneşi de ona delil kıldık” diyor.

Paylaştıkça çoğalır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

DUNYALITE