Entropi ‘den Kaçış: Evrendeki Düzensizlikten Kurtulmak
“Termodinamiğin 2. yasası: Evrendeki düzensizlik ‘entropi’ olarak adlandırılır ve kapalı bir sistemde entropi artışı kaçınılmazdır.”
Korkmayın, sizi lise yıllarının çalışılsa da bir türlü anlaşılamayan fenomen fizik derslerine geri götürmüyoruz. Formülleri ve ısı deneylerini bir kenara bırakalı çok oldu fakat farkında olsak da olmasak da ‘entropi’ her an hayatımızda. Peki biz onu ne kadar tanıyoruz ve onunla nasıl baş ediyoruz?

Entropi Nedir?
Evrendeki düzensizliği gerçekten anlayabildiğimiz sürece onu abartmaya veya ona düşman olmaya gereksinim duymayız çünkü kaçınılmaz olanla barışık yaşamak aslında mümkündür.
Entropi evrendeki düzensizliktir ve evrendeki tüm fiziksel sistemler düzenli durumdan düzensiz duruma doğru evrilir. Termodinamik böyle der. Oysa hayat düzenli çalışan sistemler ve derli toplu yaşam şekillerini tercih eder gibi görünür, öyle değil mi? Çocukluğumuzdan beri bize anlatılan budur çünkü.
Gerçekte ise, tabi ki bilim asla yanılmaz. Evrende her şey, kendini ‘maksimum düzensizlik’ ve ‘minimum enerji’ ye çekme eğilimindedir.
Önce maksimum düzensizliği ele alalım:
Dalgınlıkla elinizdeki tabağı yere düşürdüğünüzde derli toplu olan seramik kütlesi paramparça olur ve düzensiz hale geçer. Bu geri dönüşsüz olay sonrası tabağı tamamen eski haline getirmek Japon Kintsugi ustalarının bile elinden gelen bir şey değildir. Altınla tamir edilen kırık parçalar tabağın ilk hali ile asla tamamen aynı olamayacaktır. Sistem en usta ellerde bile düzensizliğe yakınsar.
Entropinin günlük hayatta çok basit addettiğimiz konularda her an işler durumda olduğunu fark etmek bizi şaşırtabilir. Mesela içinde yaşadığınız evi ele alalım. Eviniz belirli aralıklarla temizlenir ve düzenlenir. Düzenlemenin bittiği andan itibaren entropi çalışmaya başlar. Geçen her saniye eviniz yavaş yavaş dağılır ve kirlenir. Bir sonraki temizlik ve düzenleme seansına kadar bu devam eder, yani entropi kaçınılmaz şekilde artar. Kimi birey entropiye evinde düzenli ve titiz şekilde yaşayarak meydan okur. Ev dağıldıkça o düzenler yani zamanında negatif-entropi oluşturur ve entropi ile mücadele eder.
Her şey ama her şey bozunma yani maksimum düzensizlik eğilimindedir.
Her ticari girişim kapalı sistem mantığı içinde kaldığı sürece entropinin etkisini yaşar ve zamanla inişe geçer, yaratılan negatif-entropi ölçüsünde ise çıkış gösterme eğiliminde olur.
Taze sebze ve meyveler dalından koparıldıkları an entropiye yenik düşerler ve yavaş çekimde bir çürüme prosesi içine girerler. Giysilerimiz kullandıkça yıpranır ve eskir. Bizler zamanla yaşlanırız ve hücresel boyuttaki kaos yani ‘içimizdeki entropi’ biz müdahale etmedikçe sürekli artar.
Entropi’nin Psikolojik Etkisi
Entropi sadece fiziksel değil psikolojik anlamda da her an hayatımıza etkir. İyi başlayan bir ikili ilişki zaman içinde örselenir. İlişki içindeki bireyler entropiyi yenmek için çaba göstermezse zamanla ilişki maksimum düzensizliğe ulaşır ve biter. Aşk çoğu zaman dramatik şekilde entropinin komplolarına kurban gider. Ancak artan düzensizliğe rağmen aşklarını koruyan veya kalıcı sevgiye dönüştürebilen bireyler uzun vadeli ilişkiler yaşayabilirler.
Entropi ile ilgili bilinmesi gereken en önemli nokta onun ‘kaçınılmaz’ olduğudur.
Yer çekimi kanunu gibi her an yürürlülükte olması entropinin olağan karşılanmasını ve onunla mücadele için gerekenin yapılmasını beraberinde getirir. Eğer elinden geleni yapmazsa bir şeyin yıpranacağını veya kaybolacağını bilmek, insana üzerindeki ataleti atma gereği hissettirir. Sadece bu his, kişiyi düzensizlik ile savaşmaya ve elindekileri onun etkisinden korumaya zorlayabilir. Yalnız gönülden sevdiğimiz şeyleri korumak için çaba göstermemizin nedeni işte budur.
Entropinin bir diğer boyutu da ‘minimum enerji’ eğilimidir.
Genel geçer bir bakış açısı ile, herkes rahat etmek yani minimum enerji harcamak ister. Bir başka deyişle herkes bir şeyi elde etmek için mümkün olan en az emeği harcamak ister.
Tıpkı kararsız hale geçmek isteyen ve entropiyi artıran moleküller gibi insanlar da çoğunlukla en kolayı, en elverişliyi ve en rahatı tercih ederler. Entropi insan doğasında otomatikman var olan bir olgudur. Tüm teknolojik gelişmelerin temelindeki motivasyon insanın az çaba ile çok şey elde etmesini sağlamaktır. İcatlar ve kısayollar bunun sonucudur veya ‘kopyala-yapıştır’ ile yapabildiğimiz bir çok başka şey de.
Eğer önünüzde iki seçenek varken siz daha zoru, daha elverişsizi seçebiliyorsanız entropiye meydan okuyan bir yapınız var demektir, bu sizin negatif-entropi oluşturma kabiliyeti olan bir insan olduğunuz anlamına gelir. Bu insanların sayısı sanıldığından çok daha azdır. Zorluklardan yılmayan ve elverişsiz olduğu halde farklı yollardan gitmeyi seçen kişiler negatif entropi oluşturarak ortaya koydukları teknolojik vb. kazanımlarla diğer bireylerin entropi oluşturmasına yani rahat etmesine zemin hazırlarlar. Termodinamiğin 2. yasasına göre, evrende bir noktada entropi azaltıldığında hemen başka bir noktada entropide artışı olması kaçınılmazdır çünkü evrendeki toplam entropi sürekli artar. Sonuç olarak tekrar görüyoruz ki bilim yanılmaz.
Aynı bakış açısını günlük hayatımıza uyarladığımızda görüyoruz ki yaşantı esnasında oluşturabildiğimiz negatif entropi alanları dahi bizi total entropi artışından koruyamayacaktır. Bir ucundan yakaladığınız bir ters akım ancak hayatımızın başka bir alanında entropiye yönelmemizle dengelenecektir. İş yaşantımızda başarılı olmak adına sürekli negatif oluşturarak savaş verirken, özel yaşantımızda daha fazla rahata yönelme eğiliminde olabiliriz. Bu durum kişisel konfor arayışımızın artması veya ikili ilişkilerdeki zorlanmalara karşı gösterdiğimiz toleransın azalması anlamına gelebilir. Psikolojimiz de bu prensibe göre her an dengelenme içindedir ve uzun dönem negatif-entropi oluşturan bir zihin için bir an gelip de yangın musluklarının açılması ve hayati bir rahatlama ihtiyacı içine düşülmesi sık gözlenen bir durumdur.
Entropi’ den Nasıl Kaçılır?
Entropiden kaçışın sadece tek bir yolu vardır o da entropinin gözlemlendiği sistemi ‘kapalı’ bir sistem olmaktan çıkararak açık hale getirmektir. Kendimizi zihnen özgürleştirmek, yaşantımızdaki girişim alanlarını genişletmek, tıkanan ilişkilere farklı bir açılım getirmek kapalı sistemi açmaya yönelik davranışlara küçük örnekler olarak görülebilir. Kısıtlı ve çerçeve içine alınmış çalışma ve günlük hayat rutini entropi artışından asla kurtulamayacaktır. Özgürleşme, kaybetme endişesini yani yeni bir negatif-entropi dalgasını tetiklese de kaybetmeyi göze alamadığımız hiç bir şeyi aslında kazanamayacağımızı unutmamak bu noktada zihnimizi özgürleştirmemiz için doğru bir bakış açısı sunacaktır.
Unutmayalım ki gerçek özgürlük ve belki de gerçek hayat deneyimi ancak entropiden korkmadan ona meydan okuyabildiğimizde başlayacaktır.
Ece Öngeldi
Simulakra: Disneyland ile Dünya Simülasyonu
Aşk: Bilimsel ve Spiritüel Olarak Yaratılış Kaynağı
Epifani Nedir?
Dünyalite