Fraktallar ve Oyun Kuramı ile İllüzyon Nasıl Açıklanır?

Fraktal Nedir?

Kelime kökü olarak fraksiyon yani parçalanma- parçalı yapılar demektir. Geometri, fizik olarak bakıldığında ise yapısı boyutuyla orantılı olmayan geometrilere denir. Fraktal sanatını araştırabilirsiniz.

Evrenin birçok yerinde, galaksilerde, su damlacıklarında yani türbülans hareketi yapan her ortamda fraktal geometrilerine rastlıyoruz. Bunların nihayetinde elde edilen noktada evrende atom altı düzeye dahi gelinse dahi fraktal yapı değişmemektedir. Düzensizlikte fraktaldır. Tüm geometriler her zaman fraktal bir yapıya eğilim gösterirler. Çünkü enerji küçüldükçe, enerji dağıtımı azaldıkça enerjinin türü değişmez. Türü değişmeyen enerjilerde sonucu değişmeyen etkilere maruz kalır ve sonucu değişmeyen tepkiler alır.

Bu şeyler bazen çelişiyor gibi gelebilir. Yani tüm evrenin bir gölge olduğundan bahsediliyor. Her şey bir illüzyon denilebilir. Peki bu kadar düzenli bir yapı varsa yani düzensizliğin bile düzenliği olduğu bir yapıda illüzyondan nasıl bahsedilebilir? Biz bu kadar zeki varlıklar mıyız? Bilinçaltımız bu kadar fraktal geometri oluşturacak ayrıntılı bir illüzyonu kafasında nasıl oluşturabiliyor?

Oyun Kuramı Nedir?

Bu soruya cevabı matematikte oyun kuramı denilen bir kavram verir. John Nash tarafından ortaya atılmıştır. Bu kuram der ki, iki veya daha fazla karar mekanizmasının bulunduğu sistemlerde kararlar birbirlerini etkilediklerinde ortaya çıkacak matematiksel sonuçlar hesaplanabilir.

Bir satranç maçında oynadığınız taşlar karşı taraftaki oyuncunun oynadığı taşları etkileyecek ve bir şablon ortaya çıkaracaktır. Alacağınız her kararın ihtimali ile karşı tarafın alacağı ihtimaller kesişerek bir ağaç oluşturacaktır. Bu ağaç öngörülebilir bir ağaçtır. Alacağınız kararların ne olacağının bir önemi yoktur. Çünkü alacağınız kararlara karşılık verilecek kararlarının hepsinin şablonda yerleri vardır.

Bu oyun kuramını gözlemcilere, evrenimizi gözlemleyenlere yani bizlere yönelttiğimizde şu sonuca ulaşırız.

Bizim gözlemleyeceğimiz, sizin gözlemlediğiniz her şey bir şablon içerisine oturtulduğunda birbirlerini etkilediklerinden dolayı kararları da birbirlerini değiştireceğinden dolayı elimize korkunç büyüklükte bir ağaç geçecektir. Yani ben gözlemlediğim evrenin kararını verirken sizin gözlemlediğiniz evrende verdiğiniz kararlardan etkilenmekteyim. Bu durumda neredeyse sonsuz derecede büyük bir şablonu elimize getiriyor. Bu şablon baktığımızda en tepeden en ayrıntılı haline kadar eşit düzensizliktedir. Bu şablon evren kadar fraktal bir yapıya sahiptir. Bu şablona baktığınızda illüzyonun nasıl bu kadar ayrıntılı olabileceğinin cevabını verecektir.

Gözleyen ve gözlemlenenin aynı olduğunu bildiğinde oyunda yeni bir seviye başlayacak..

Gözlemciler tek bir gözlemci gibi davranmadığı için birden fazla karar mekanizmasına sahip oldukları için ellerine fraktal bir evren geçmekte ve bu illüzyonun bu kadar ayrıntılı olmasını sağlamaktadır. Gözlemciler derken -ler demeye sizce gerek var mı? Tek bir gözlemci yeteri kadar fazla gözlem yapmış olsaydı ve bu gözlemlerin hepsini birbirlerinden ayrı kararlarda kullansaydı elimizde yine bu şekilde illüzyon kalmış olmaz mıydı? Biraz karışık oldu. Biz kendi kendimizi kumpasa sokarak kendi zekamıza şaşırıyoruz.

Ne kadar garip ve mükemmel bir evren değil mi? Değil…

Matrix’in son sahnelerindeki Mimar’ ın rahatlığını hatırlayın. Tüm ihtimalleri biliyor, hepsi karşısında. Hiçbir ayrıntı, hiçbir ihtimal onu şaşırtmıyor.

Paylaştıkça çoğalır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

DUNYALITE