Görsel Algı ve Mutluluk
Bakmakla görmek arasındaki farkı anlamak gereklidir. Algı dediğimiz olgu bu farkı keşfetmekle doğar. Öylesi bir bakış atarken etrafa bir şeyleri görüp algılarız.

Görülen o şeyler hakkında beynin yorumlama mekanizması devreye girip düşünce helezonuna dalarız. Garip bir şekilde istem dışı gelişen ve bize basit bir işlemmiş gibi gelen bu süreçte çok sayıda beyin yapısı ve görmenin farklı alt bileşenlerini kullanan çok karmaşık bir yapı vardır.
Algı, farklı duyuların çevreden topladığı bilgilerin beyinde yorumlanmasıdır. Algılama sürecinin uzun soluklu bir işlev olduğunu anlamak oldukça güçtür. Bir güle bakınca onun bir çiçek türü olduğunu anlamamız anlık bir hadise olduğu için arkada çalışan mekanizmanın mükemmelliğini atlarız. Derin düşünmeye kalkışıldığı zaman bakmak ayrı, algılamak ayrı, eski bilgileri hatırlamak ve ayıklamak ayrı ve anlam kazanmak ayrı bir işlev olduğu ortaya çıkar.
Algı çeşitlerinden görsel algıyı ele almak istedim. Görsel algının başlangıç yeri gözlerdir. Gözden beyne yollanan sinyallerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan veridir bakıldığında görülmesi olayı. Teknik açıdan bakıldığında ışık ışınları göz bebeklerimize ulaşır ve retinadaki reseptör hücreleri etkinleştirir. Bu hücrelerce yapılan sinyaller optik sinirler boyunca beyne doğru iletilir. İlkin optik kiazma boyunca gider (optik sinirlerin geçtiği yer, sağ görüş alanından alınan bilginin son yarım küreye, sol görüş alanından alınan bilginin sağ yarım küreye gitmesinin sağlandığı yer), ve sonra talamusun lateral genikülat çekirdeğine aktarılır. Son olarak, gözlerimiz tarafından alınan görsel bilgiler artkafa lopundaki görsel kortekse gönderilir. Bu karmaşık olağanüstü süreç anlık olarak gerçekleşecek kadar hızlı bir işlevdir.
Günlük hayatta çevrende olan nesnelere, canlılara ve olaylara bakış açın görsel algın kadardır aslında. Görsel algın ne kadar gelişmişse o kadar görüp fark edersin. Fark etmek seni bilgiye ulaştırıp daha çok öğrenmeye iter. Öğrendikçe öğretirsin. Öğrettikçe tükenip yenilenmek istersin. Yenilendikçe de algılama gücün artar. Güçlü bir insan olarak hataya düşme riskin indirgenir. Az oranda hata yaparsan pişman olduğun anlar azalır. İnsan pişmanlık hissetmezse mutluluğu daha uzun ve verimli olur.
Şu üç günlük dünya değmez mi mutlu olmaya? Bence değer.
Özen Karaçakır
Dünyalite