Düşünmek ve Düşünme Eylemi Nasıl Olmalı?
İçinde bulunduğumuz hayat deneyimi boyunca bireyleri en çok meşgul eden şey düşünmek ve düşünme eylemi sonucu oluşturdukları düşüncelerdir.
Düşünceler, bireyin hayat yolculuğunun arka planında sürekli çalışır durumda bulunan ve takip edilemeyecek derecede hızla akabilen milyarlarca alt programa benzetilebilir. Bu alt programlar, yani düşünceler her bireyin kendi öz üretimidir.

Düşünceleri takip etmek yani gözlemlemek ancak sakin bir zihinle yapılabilecek bir aktivitedir. Meditasyon, düşünceleri takip etmeyi, kısa bir süre de olsa zihni susturmayı ve düşünce akımını kesebilmeyi sağlar. Bu, insan zihnini temizleyen çok faydalı bir düşünce molasıdır. Mola bitip meditasyon sonlandırıldığında, zihin daha yavaş da olsa yine kendi kendini maruz bıraktığı düşünme akımlarına geri döner. Düşünce akımları bireyin şuurunun açık olduğu her an aktiftir ve istenildiğinde birey tarafından gözlemlenebilir.
Sanılanın aksine düşünceler dış faktörlere göre oluşmaz. Dış faktör zihinde bir etki yapar ve düşünce için bir taslak belirler fakat kişinin zihinde oluşturacağı nihai düşünce tamamen kendi öz üretimidir ve taslakla paralel veya farklı olabilir. Burada en dikkat çekici çıkarım şudur: Hiçbir birey başka bir bireyin nihai düşüncesine müdahale edemez. Bu bir çok kişiye şaşırtıcı gelebilir çünkü sık sık çevredeki insanların etkisi altında kalındığı düşünülür. Bu kısıtlı bir bakış açısıyla doğru sayılabilir, çevremizdeki insanlar dış koşulların bir parçası olarak zihindeki düşünceye taslak etkisi yapar fakat ne olursa olsun oluşacak nihai düşünce tamamen kişinin kendi öz yönetimindedir.
Öz yönetim ifadesi konunun kilit noktasını teşkil eder. Özün verdiği içsel tepki oluşan düşünce taslağına belirli bir oranda etki yapar ve düşünceye son şeklini veren faktör olur. Düşünce yönetimi denilen konu, işte bu öz etkisinin düşüncenin oluşmasındaki etki oranı ile ilgili yapılan çalışmalardır. Düşünce yönetiminde amaç, özün etki oranını mümkün olduğunca arttırmaktır.
Düşünme yönetimi hiç bir zaman dış koşulların ve başka iradelerin kontrol edilmesi anlamına gelmez, zira bu imkansızdır. Dış koşullar daima dinamiktir ve bu dinamizme bireyin verebileceği tek cevap kendi öz etki oranında sağlayabildiği ilerlemedir.
Tasavvufta sıkça değinilen, dünyanın bireyin bir yansıması olması hususu aslen bu noktaya işaret eder. Yansıyan aslında her bireyin kendi özüdür.
Bu yansıma günümüzde pozitif düşünce başlığı altında çoğu zaman yanlış şekilde aksettirilen bir konuya dönüştürülmüş durumda. Negatif düşünürsen negatif olur, pozitif düşünürsen pozitif olur vb. cümleleri her birey mutlaka duymuştur. Bu bir bakıma doğru bir önermedir fakat asıl konu, bireyin düşünceleriyle dış dünyayı ve başka iradeleri kontrol edebilmesinden ziyade, bireyin kendi nihai düşüncelerini mümkün olduğunca kontrol altında tutması ve dış faktörler etkisiyle oluşan pozitif veya negatif koşullara dünyevi sistemin bir üst referansından yani özünün kontrol noktasından bakabilmeyi öğrenmesidir.
Şöyle ki, düşünceye özün yaptığı etki, ancak düşünme yönetiminde çok ileri seviyelere gelindiğinde yüksek bir oranda ve kontrol altındadır. Dolayısıyla düşünceleri değil yönetmek, çoğu zaman takip etmekte bile zorlanan pek çok bireyin hayatında kısa sürede zincirleme bir yaşamsal tepkime oluşturmak hemen hemen imkansızdır.
Düşünce yönetimi özün zihni disipline etmesidir ve ancak üzerinde çalışılarak gerçekleştirilebilecek bir hedeftir. Evet, düşünce yönetimi bir hedeftir ve hayat deneyimi boyunca aslen bu hedefe ulaşmak için çaba harcanır.
Öz etki denince, negatif etmenleri hayat dolu pozitif sinyallerle nötrleyen veya pozitif koşulları depresif ve negatif titreşimlerle soğuran artı veya eksiye dayalı matematiksel bir sistem düşünülmemelidir.
Öz sanıldığının aksine, hayat deneyimi için dengeleyici bir etki değildir çünkü öz, bireyin, maddi bedeninin yani bu dünyadaki iyi-kötü veya artı-eksi kodlamalarıyla aktarılan dualite sisteminin, dışından gelen parçasıdır. Öz hayat deneyiminin mevcut zaman ve koşullarından bağımsızdır. Zaman ve koşullar dünyevi dualite sistemindeki dış etkileri oluşturur, özün oluşan bu dış etmenler üzerinde düşünce boyutunda hakim olabilme gücü, nihai düşünceye ve dolayısıyla oluşacak nihai sonuçlara etki derecesini belirler.
Dünyevi sistemde herhangi bir dış etkiden kaçarak, başka bir dış etkiye yönelmek çoğu zaman temeldeki problemleri çözmez. Dünyevi bir sıkıntıdan kurtulmak için, daha olumlu bir hayatsal limana kaçmak her zaman beklenen sonuçları doğurmayabilir çünkü öz herhangi bir etkide bulunmaksızın sadece dış etmenlerde değişiklik yapılmış olur. Daha önce de belirtildiği gibi dış etmenler daima dinamiktir, bu nedenle dualite sisteminde sığınılan her korunak mevcut olan dinamizmin etkisiyle daima risk altındadır. Buna bir kişiden veya ortamdan kaçmak için başka bir kişiye veya ortama sarılma eğilimi de dahildir.
Asıl mesele, kişileri veya koşulları ikame etmek değil, özün hayat deneyiminde daha çok söz sahibi olabilmesinin sağlanmasıdır.
Ece Öngeldi
Düşünce Yönetimi ile Problemlerdeki Zinciri Kırmak
Serebral Korteksteki Bilgi ile Beyni Manipüle Etmek
Netflix Manhunt Unabomber Dizisi ve Ted Kaczynski Manifestosu
Dünyalite
Geri bildirim: Düşünce Yönetimi ile Problemlerdeki Zinciri Kırmak