Yer Çekimsiz Ortamda Ne Olur?
Newton’un ünlü deneyini hatırlarsınız. İşte elma kafasına düşmüş ve yer çekimini bulmuş. Irkınıza bu hakareti yapmayın. Ondan önce de bu biliniyordu.

Newton dünyanın ayı çekmesi ile dünyanın elmayı çekmesinin aynı kuvvet tarafında yapıldığını buldu. Yer çekimi değilde kütlelelerin birbirini çekmesini tanımladı. Ancak bu da yanlıştır. Kütleler birbirini çekmezler. Işığın kütlesi yoktur fakat yine de yer çekimine kapılır. Kütle arttığında kütle çekimi güçlenmektedir.
Big bang – büyük patlama dediğimiz şeyde evrenin tamamı tek bir noktadan yayılmıştır.
Peki şu an evrenin ortasında ne vardır?
Bu zor bir sorudur. Bulunduğumuz saman yolu galaksisinin en büyük kütle çekimine bir kara deliğin neden olduğunu düşünüyoruz. Evrenin ortasında aslında bir şey yoktur. Onu tanımlayamazsınız. Çünkü orası tek bir evrene ait değildir.
Büyük bir patlamayı düşünün. Patlama olduğunda genişleme olmuştur. Evren aynı bir baloncuk gibi aslında ortası boşluktur. Buna vakum deniyor. Havayı çekmekle ilgili değil de yoklukla alakalı bir şeydir. Bu nedenle evrenin ortası bir kütle barındırmıyor.
Yer çekimi, kütle çekimi nedeni henüz anlaşılamamış bir şeydir. Higgss Bozonu veya kütlenin kendisi değildir. Evrenle ilgili o kadar çok şey biliyoruz fakat bu konu hakkında pek bir şey bilinemiyor. Bu sorunun çözümü evrenimizin göründüğünden fazla olduğunu kabul etmekle geçiyor. Bu da gözlemlenebilir evrende gözlemlenemeyecek bir şey olduğu için henüz üzerine gerçek işlem yapılamıyor.
Birde evrenin görebildiğimiz işlem yapabildiğimiz en uzak ucuna evrenin ufuğu diyoruz. Bunun ötesini bilmiyoruz. Gözlemlenebilir evren onun küçük bir kısmı olduğu için bizim bu gördüğümüz yerde olan kurallar evrenin tamamında geçerli olmayabilir.
Mesela kuasarlar var. Kuasarların ne olduğu hakkında bir fikrimiz yok. İleride ufukta galakasilerinde ötesinde korkunç büyüklükte cisimler var fakat ne oldukları bilinmiyor. Onlar kara delik bile değiller. Bunların yarattığı kütle çekimi evreni kırıp geçiriyor.
Kütle çekimi evrenin bükme denilen hadiseye neden olduğunu düşünüyoruz. Einstein’a göre kütle evreni büker ve bu yüzden bizde o bükümün içerisine doğru çekiliriz. Bunu gözlemleyemiyoruz. Ancak elimizde kara delikler var. İnanılmaz bir çekim gücüne sahiptirler. Çok küçük bir nokta çok büyük bir kütleye sahiptir. Kara deliklerin evrenimizi bu bükme esnasında yırttığı düşünülüyor. O kadar ince bir noktaya o kadar büyük bir baskı yaparlar ki evreni parçalarlar. O nedenle, onların nereye çıktığı hangi boyuta geçtiği bilinmez.
Yer çekimi olmadan ne olur?
Aslında bu biraz eğlenceli bir konudur. Çünkü yer çekimsiz ortamları seviyoruz. Astronotların havada süzülmeleri filan. Peki astronotlar yer çekimine kapılmıyorlar mı? Uzayda yer çekimi olmadığı için astronotlar havada süzülüyorlar. Sizce bu mümkün mü, yani ayı çeken dünya astronotu mu çekemeyecek? Astronotlar havada gördüğümüz an aslında onların düşüşüdür. Onlar her an düşme eylemi gerçekleştirirler. Bizim şu an dünyada bulunduğumuz kütle biçiminde değil. Onlar dünya yüzeyinde çok yüksek hızlarda olduklarından dolayı dünyanın kütle çekimine dikey olarak yakalanmazlar. Yörünge bazında yakalanırlar. Bu yüzden onların düşüşü bize süzülme gibi gelir.
Yer çekimsiz ortamda ne olur?
Canlılık olmaz. İnsan asla yaşayamaz. Canlılık başlayamaz. Ancak yer çekimsiz ortamda, vakumda 10 gün yaşayabilen keşfedilmiş yaratıklar vardır. Yani yer çekimsiz ortam bir felaket olacaktır. O düşündüğümüz süpermenimsi yer değildir.
Yer çekimi azaldığında insan kasları erir, kemikler daha hassaslaşır. Çünkü bizi güçlü yapan şeyler yer çekimidir. Kalbimizin gücünü azaltır yer çekimsiz ortam. Kalbimiz kanı yukarı pompalamakla mükelleftir. Çekim azaldığında kalp tembelleşecektir. Bu yüzden astronotlar çok fazla spor yaparlar.
Sonuç olarak evrende yer çekimsiz ortam yoktur, çekimin azaldığı durumlar vardır.