Düşünce Yönetimi ile Problemlerdeki Zinciri Kırmak

Bireyin hayat yolculuğu esnasında çeşitli sorunlar ve güçlüklerle karşılaşması kaçınılmazdır.

Hayatta herhangi bir problem, sıkıntı veya engelle karşılaşılmadan geçirilen günler birey tarafından çoğunlukla sıkıcı, durağan veya monoton diye nitelendirilerek ikinci plana itilse de; döngü içerisinde takip eden hareketli ama zor günler bireyleri hayat terazisinin iki ucu hakkında daha derin düşünmeye sevk etmektedir.

Peki birey herhangi bir sorun ve güçlük yaşadığında neden bu durum bir süreç halinde ilerler ve çoğu vakada daha ileri seviyelere ulaşır?

Bazen öyle şeyler olur ki tamamen çaresiz hisseder ve “her şey üst üste geldi” deriz. Bu olanlar bir nevi karma ya da sırlı bir kozmik fırtına mıdır yoksa tamamen bireyin başına gelenlere verdiği “tepkileri yönetim şekli” ile mi ilgilidir?

Nedensellik Nedir?

Nedensellik kabul edilse de edilmese de her an yürürlükte olan hayata dair çok önemli bir yasadır. Nedensellik asla müdahale edilemeyen ve tıkır tıkır işleyen bir çark gibidir. Bir noktadan bakıldığında kesinliği yer çekimi kuvvetinden farksızdır, nedensellik uzun ve kısa vadede, arka planda sürekli çalışan bir bilgisayar programı gibidir. Onu her saniye takip etmek imkansızdır ama dikkatini toplayabildiği sürece bireyin onun işleyişinden bir miktar da olsa haberdar olması mümkündür. Tepkileri yönetmek de ancak nedenselliğin keskin işleyişinin kavranması ile mümkün olabilmektedir.

Diyelim ki, birey bir sorun veya güçlükle karşılaştı, bu karşılaşılan sorunun akabinde gerek maddi dünya boyutunda fiziki, gerekse manevi boyutta sadece ruha etkiyen fakat devamında fiziki dünyada tezahür eden bir takım sonuçlar meydana gelir. Bu sonuçlar bir sarmal halinde birbirini tetikleyerek giderek daha büyük problemlere dönüşme riski taşır.

Bu riskin temelinde, bireyin yaşadığı olayları hayatında meydana geldikleri alanda tutamayıp, hayatının diğer alanlarına da sıçratması yatmaktadır. Burada nedensellik özellikle vücudun psikolojik süreçlere verdiği fizyolojik tepkiler noktasında %100 devreye girer. Örneğin, yakın aile ilişkisinde sorun yaşayan bir bireyde tansiyon veya mide&bağırsak sistemi problemleri akut şekilde baş gösterebilir. 

Probleme maruz kalan kişi problemi sadece meydana geldiği alanda tutmayı başaramadığı sürece problem hayattaki tüm alanlara yavaş yavaş ve sinsice etki edecektir.

Problemlere Karşı Düşünce Yönetimi

Buna başka bir örnek, iş hayatında veya maddi konularda problem yaşayan çoğu bireyin aile hayatında da geçimsizlik ve mutsuzluk problemlerinin baş göstermesidir.

Kişi önce tek bir probleme maruz kalır, buna tetikleyici problem diyebiliriz. Kişi söz konusu tetikleyici problemi yönetemedikçe problem onun hayatının diğer noktalarına da er ya da geç ulaşır ve izini bırakır.

Bu sarmaldan çıkmanın en kesin ve güvenilir yolu, bireyin tetikleyici problemlere yönelik “objektif düşünce” yönetimini zihninde sağlayabilir durumda olmasıdır.

Farz edelim ki, yaşanan A problemi bireye 10 birim boyutunda bir rahatsızlık veriyor olsun. Öncelikle: birey bu problemi tam olarak “meydana geldiği sınırlar içerisinde” tanımladı mı ve onu “olduğu gibi” yani 10 birim olarak algıladı mı? Bu kilit noktadır. Çoğu birey, yaşadığı problemi, düşünce sistemine üzerine çeşitli vehim veya endişeler ekleyerek kaydeder ve bu düşünce karmaşası problemin “tekil” şekilde düşünce sistemine kaydolunmasında sorun yaşatır.

Zihin problemi 10 yerine 20 ya da 30 birim olarak kaydeder. Bu şekilde etkisi arttırılarak zihne alınan problem, çoğumuzun “moral bozukluğu” dediği süreci beraberinde getirir. Moral bozukluğu yani “bir problemi etki alanı dışındaki konulara da yansıtma eğilimi” bireyin hayatının diğer alanlarındaki performansını da düşürerek veya direk bağlantılı oluşacak sağlık problemleri ile 10 birimlik rahatsızlığın, toplamda 50-60 birim boyutuna ulaşmasına neden olur. Oysa birey başına gelen tetikleyici sıkıntıyı “olduğu gibi” yani objektif şekilde değerlendirebiliyor olsaydı zarar 10 birimle sınırlı kalacak ve hatta sorunun çözümü için bireyin zihninde sağlıklı işleyen bir alan bırakılmış olacaktı.

Özetle, nedensellik asla durmaz. Hayatın bir bileşenine dair tekil bir sorun üzerinde, çözüme yönelik aksiyon almaksızın, gereğinden fazla duran birey, zamanla kendi kendini ardışık problemlere sürükler. Nedensellik bu zincirleme reaksiyonlar için sadece bir katalizörden ibarettir, nedenselliğin işleyişine birey bizzat kendi “yanlış düşünce yönetimi” ile ön ayak olmuş olur.

Hayatın her gününü tekil ve kendi içinde bir bütünlük dahilinde yaşamak; yaşanan tüm problemleri kendi sınırları içinde ve yönetilebilir alanda tutmak için yapılabilecek en önemli başlangıçtır. Günler ve süreçler hayat içerisinde mutlaka ard arda birbirine eklenecektir, bu kaçınılmazdır. Buna karşın, birey psikolojik boyutta elinde bulundurduğu güç ile, sorunların zihinde “birikim”, “baskı” ve “yayılım” yapmasını önleyebilmektedir.

Düşünce yönetimi hayatta kendi gücü ile ayakta kalmayı hedefleyen bireylerin nedenselliğe karşı en önemli silahıdır. Düşünce yönetiminden gelecek yazılarda daha detaylı şekilde bahsedeceğiz.

Ece Öngeldi

Dünyalite

Paylaştıkça çoğalır.

Düşünce Yönetimi ile Problemlerdeki Zinciri Kırmak” için 3 yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

DUNYALITE